Eveeet kiloları vermek için disiplinli bir spor arayışındaydım. Kaş taki imkanlarla yaz gelene kadar en iyi seçenek Tekvando. Bugün ilk çalışmama gittim ve çok memnun kaldım. Bacaklar , bel ve karın için süper. Hocanın da motivasyonu gayet yüksek. Elindeki imkanların, daha doğrusu imkansızlıkların farkında ama şevki gitmemiş, spora gönül vermiş belli.
Profosyonel spor hayatı olan biri olduğum için, bu duyguyu anlayabiliyorum. Benim spor hayatımda hep gariplikler oldu. örneğin ilkokul 1.sınıfta Artistik Cimnastiğe başladım. Hayatımın en güzel, en anlamlı günlerinin büyük çoğu bu zamanlarda geçti diyebilirim. Küçücük çocuklardık ama disiplini öğrendik. Ailelerimizin gözü kapalı bizi emanet ettiği hocalarımız sayesinde saygıyı öğrendik.... İşte bu yüzdendir ki çocuğum olursa iyi kötü mutlaka lisanslı bir spor yapmasını istiyorum.
Daha küçücük yaşta, sabah okula gider,öğlen çıkınca antremana koşardık. Antremanlar yaklaşık 5 saat sürerdi. Hepimiz sabahçı olmak zorundaydık. Bu yüzdendir ki, ilk okulda tam 5 okul değiştirmişliğim vardır. Çünkü sabah okula gider, öğleden sonra antremana giderdik. Yemeğimi annem yanıma koyardı. Türk Demirdöküm spor klübüne geçmeden önce servisimiz yoktu. Anneanneciğim beni kendisi götürür getirirdi. Daha sonra zengin klübe geçince servis aracımız olmuştu :) E tabi antremanlardan sonra eve gelinir, yemek yenilir ve derse oturulurdu. Çocukluğum böyle geçti diyebilrim. Oyüzden şımarıklık nedir bilmedim, şehir şehir yarışmalara gittim, kamplara katıldım. Saygılı bir çocuk oldum, gereksizşımarıklıklarım olmadı hiç.
Bursa da Mahmut Atalay Spor Salonunda çalısırdık. Salonumuz Murat ve Gülser Hocalarımızın el emeği, göz nuruydu. Başka şehirlere gittiğimizde, büyük salonlara bayılırdık. Bizim salonumuz mütevazı, küçük bir salondu ama orda çok büyük başarılara imza atardık. Bu sporu yapan klüpler arasında belki de en küçük salon bizimkiydi.
Aaradan yıllar geçti, ben anadolu lisesini kazandım. Okul tam gün olunca sporu bırakmak zorunda kaldım. Çünkü cimnastik ciddi bir spordur. Öyle günde 1-2 saat antremanla gelişme sağlayamazsınız. Ben okumayı seçtim, ne kadar iyi bir karar verdiğim tartışılır. İşte ne kadar kötü bir sistemimiz var bir daha farkına varıyorum şimdi. Sporu meslek olarak yapmak ne kadar zor..... Sizi seçim yapmak zorunda bırakabiliyor.
Ortaokul ve lise yıllarında aktif spor hayatım olmadı. Okul da voleybol , dans falan yaptık. Lise 2 ye geldiğimde Capoierayla tanıştım. Türkiye de yaygın bir spor değildi. Federasyonu yoktu... Doğru düzgün bilen de yoktu zaten, hala da yok sanırım :) Ben başladığımda tek bayan capoeiracıydım. Yaygın olmayan bir sporu yapmaya çalışıyordum. antreman yerimiz Bursa Gençlik Konseyiydi. Dershaneden antreman için kaçardım, gezip tozmak için değil.... Deli gibi antreman yapardık, saatlerce.... Sonra Ben üniversiteyi kazanıp, İzmir e gittim. Böylece Bursa daki Capoeira hayatım bitti. Ama İzmir de devam ettim. Dizimden bir sakatlık geçirince bırakmak zorunda kaldım. Ben bıraktım, capoeira fedarasyona bağlandı, daha yaygınlaştı ve şu an İzmir de çok güzel klüpler var. Ben gönül verdim, çalıştım çabaladım ama yıldızının parladığı zamanları göremedim....
Yalova ya geldiğimizde yine spor arayısına girdim. Tesadüfen bisikletle işten dönüyordum, kapıdan bakarken Murat Hoca içeri davet etti. Hatta kıyafetlerim müsait olduğu için direk antremana aldı. Aikido yu çok sevdim. O kadar çok sevdim ki, Yalova dan Kaş a gelirken en çok Aikido yu bırakıyor olmam beni üzdü. Çok kalite bir spor, ve gelen arkadaşlarım da çok iyiydi. Tam alışmıştım, güzel arkadaşlıklar kurmuştum ki tayin alıp Kaş a geldik. Eskişehir ve Ankara seminerlerimiz çok güzel olmuştu. Murat hoca çok iyi bir hoca, hem antreman olarak hem de sosyal olarak. Velhasıl, Yalova da tam endime göre bir spor bulup ilerlemeye başlamıştım ki , onu da bırakmak zorunda kaldım. Yalova da aikido a başlamak için çok zaman kaybettim. Bu yüzden Kaş a gelir gelmez spor araştırmaya başladım.
Tabi çevre oluşturmak, araştırmak soruşturmak biraz uzun sürdü. Sonunda Tekvando ya başlamaya karar verdim. Bugün de ilk antremanıma gittim. Bu yaştan sonra milli sporcu olmak, madalya almak gibi hedeflerim tabii ki yok. Ama hem sosyalleşmek, hem o disiplini tekrar yaşamak hem de ter atmak için birebir. Sadece ter değil, tekmeleri savurdukça stres de atıyor insan. Ben spor yaparken kafamda başka hiç birşey olmuyor.... Hoca gayet iyi, azimli, motive, spor da çok iyi. Ama salon açısından Kaş çok geride kalmış. Gerçi büyük salon tadilatta, belki o yüzden böyle bir yerde çalışılıyor, tam öğrenemedim. Minderler çok kalitesiz, ayna yok... Bunlar eksiklikler. Yani ben yine zorlu şartlarda bir spor buldum kendime :) Biraz devam edeyim, şartlar düzelir kesin :) Tabi burda bunlara çok da takılmadım. Sonuçta emek veriliyor, hoş vakit geçiriliyor. Kaş ın en büyük eksiği de bu sanırım. Spora sosyal hayata yatırım 0. Bakalım yeni seçimle başa gelen ne değişiklikler yapacak !!!
Evet, sonuç olarak ben kendime yeni bir uğraş daha buldum. Kafamı gözümü kırmazsam iyidir :)
Tekvando hocamızın ismi yine Murat :) Cimnastik ve Aikido hocalarım gibi. Haydi hayırlısı o zamn :))
Profosyonel spor hayatı olan biri olduğum için, bu duyguyu anlayabiliyorum. Benim spor hayatımda hep gariplikler oldu. örneğin ilkokul 1.sınıfta Artistik Cimnastiğe başladım. Hayatımın en güzel, en anlamlı günlerinin büyük çoğu bu zamanlarda geçti diyebilirim. Küçücük çocuklardık ama disiplini öğrendik. Ailelerimizin gözü kapalı bizi emanet ettiği hocalarımız sayesinde saygıyı öğrendik.... İşte bu yüzdendir ki çocuğum olursa iyi kötü mutlaka lisanslı bir spor yapmasını istiyorum.
Daha küçücük yaşta, sabah okula gider,öğlen çıkınca antremana koşardık. Antremanlar yaklaşık 5 saat sürerdi. Hepimiz sabahçı olmak zorundaydık. Bu yüzdendir ki, ilk okulda tam 5 okul değiştirmişliğim vardır. Çünkü sabah okula gider, öğleden sonra antremana giderdik. Yemeğimi annem yanıma koyardı. Türk Demirdöküm spor klübüne geçmeden önce servisimiz yoktu. Anneanneciğim beni kendisi götürür getirirdi. Daha sonra zengin klübe geçince servis aracımız olmuştu :) E tabi antremanlardan sonra eve gelinir, yemek yenilir ve derse oturulurdu. Çocukluğum böyle geçti diyebilrim. Oyüzden şımarıklık nedir bilmedim, şehir şehir yarışmalara gittim, kamplara katıldım. Saygılı bir çocuk oldum, gereksizşımarıklıklarım olmadı hiç.
Bursa da Mahmut Atalay Spor Salonunda çalısırdık. Salonumuz Murat ve Gülser Hocalarımızın el emeği, göz nuruydu. Başka şehirlere gittiğimizde, büyük salonlara bayılırdık. Bizim salonumuz mütevazı, küçük bir salondu ama orda çok büyük başarılara imza atardık. Bu sporu yapan klüpler arasında belki de en küçük salon bizimkiydi.
Aaradan yıllar geçti, ben anadolu lisesini kazandım. Okul tam gün olunca sporu bırakmak zorunda kaldım. Çünkü cimnastik ciddi bir spordur. Öyle günde 1-2 saat antremanla gelişme sağlayamazsınız. Ben okumayı seçtim, ne kadar iyi bir karar verdiğim tartışılır. İşte ne kadar kötü bir sistemimiz var bir daha farkına varıyorum şimdi. Sporu meslek olarak yapmak ne kadar zor..... Sizi seçim yapmak zorunda bırakabiliyor.
Ortaokul ve lise yıllarında aktif spor hayatım olmadı. Okul da voleybol , dans falan yaptık. Lise 2 ye geldiğimde Capoierayla tanıştım. Türkiye de yaygın bir spor değildi. Federasyonu yoktu... Doğru düzgün bilen de yoktu zaten, hala da yok sanırım :) Ben başladığımda tek bayan capoeiracıydım. Yaygın olmayan bir sporu yapmaya çalışıyordum. antreman yerimiz Bursa Gençlik Konseyiydi. Dershaneden antreman için kaçardım, gezip tozmak için değil.... Deli gibi antreman yapardık, saatlerce.... Sonra Ben üniversiteyi kazanıp, İzmir e gittim. Böylece Bursa daki Capoeira hayatım bitti. Ama İzmir de devam ettim. Dizimden bir sakatlık geçirince bırakmak zorunda kaldım. Ben bıraktım, capoeira fedarasyona bağlandı, daha yaygınlaştı ve şu an İzmir de çok güzel klüpler var. Ben gönül verdim, çalıştım çabaladım ama yıldızının parladığı zamanları göremedim....
Yalova ya geldiğimizde yine spor arayısına girdim. Tesadüfen bisikletle işten dönüyordum, kapıdan bakarken Murat Hoca içeri davet etti. Hatta kıyafetlerim müsait olduğu için direk antremana aldı. Aikido yu çok sevdim. O kadar çok sevdim ki, Yalova dan Kaş a gelirken en çok Aikido yu bırakıyor olmam beni üzdü. Çok kalite bir spor, ve gelen arkadaşlarım da çok iyiydi. Tam alışmıştım, güzel arkadaşlıklar kurmuştum ki tayin alıp Kaş a geldik. Eskişehir ve Ankara seminerlerimiz çok güzel olmuştu. Murat hoca çok iyi bir hoca, hem antreman olarak hem de sosyal olarak. Velhasıl, Yalova da tam endime göre bir spor bulup ilerlemeye başlamıştım ki , onu da bırakmak zorunda kaldım. Yalova da aikido a başlamak için çok zaman kaybettim. Bu yüzden Kaş a gelir gelmez spor araştırmaya başladım.
Tabi çevre oluşturmak, araştırmak soruşturmak biraz uzun sürdü. Sonunda Tekvando ya başlamaya karar verdim. Bugün de ilk antremanıma gittim. Bu yaştan sonra milli sporcu olmak, madalya almak gibi hedeflerim tabii ki yok. Ama hem sosyalleşmek, hem o disiplini tekrar yaşamak hem de ter atmak için birebir. Sadece ter değil, tekmeleri savurdukça stres de atıyor insan. Ben spor yaparken kafamda başka hiç birşey olmuyor.... Hoca gayet iyi, azimli, motive, spor da çok iyi. Ama salon açısından Kaş çok geride kalmış. Gerçi büyük salon tadilatta, belki o yüzden böyle bir yerde çalışılıyor, tam öğrenemedim. Minderler çok kalitesiz, ayna yok... Bunlar eksiklikler. Yani ben yine zorlu şartlarda bir spor buldum kendime :) Biraz devam edeyim, şartlar düzelir kesin :) Tabi burda bunlara çok da takılmadım. Sonuçta emek veriliyor, hoş vakit geçiriliyor. Kaş ın en büyük eksiği de bu sanırım. Spora sosyal hayata yatırım 0. Bakalım yeni seçimle başa gelen ne değişiklikler yapacak !!!
Evet, sonuç olarak ben kendime yeni bir uğraş daha buldum. Kafamı gözümü kırmazsam iyidir :)
Tekvando hocamızın ismi yine Murat :) Cimnastik ve Aikido hocalarım gibi. Haydi hayırlısı o zamn :))
Yorumlar
Yorum Gönder